Su; temel
vazgeçilmez ve benzersiz bir besin ögesidir. Suyun vücuttaki önemli görevleri
şunlardır:
• Tükürük ve
mide sıvısı içerisinde yiyeceklerin sindirimini sağlar,
• Vücut
sıvıları ile eklemlerin kayganlığını sağlar, organ ve dokular için yastık
görevi görür,
• Kan yoluyla
besin ögeleri ve hormonların taşınmasını sağlar. Çalışan kaslara oksijen taşır,
karbondioksit, amonyak ve laktik asit gibi maddeleri uzaklaştırır,
• İdrarla
vücuttan atık ürünleri uzaklaştırır. Egzersiz atık ürün oluşumunu artırmaktadır.
• Terleme ile
egzersiz sırasında oluşan vücut ısısını uzaklaştırır
Su,
hücrelerdeki fizyolojik dağılımı ve vücudumuzdaki (hücre, damar içi ve damar
dışı) çeşitli su kompartımanlarını denetler ve korur. Ayrıca su, hücrelerin ve
organların (kalp, kaslar, kan damarları, böbrekler, mide-bağırsak sistemi)
fizyolojik fonksiyonlarını sürdürür. Organizmada önemli görevleri olan su,
vücut ağırlığının da büyük bölümünü oluşturmaktadır. Vücut ağırlığının %
60-70'i, kas dokusunun %70-75'i su içermekte, yağ dokusunun ise %10-15'i sudan
oluşmaktadır. İnsan besin almadan haftalarca canlılığını sürdürebilmesine
karşın susuz ancak birkaç gün yaşayabilmektedir (en uygun şartlarda en fazla 7
gün). İnsan vücudundaki karbonhidrat ve yağın tümü, proteinlerin yarısı, vücut
suyunun ise %10'u yitirildiğinde yaşam tehlikeye girmekte, vücut suyunun % 20
oranda kaybı ölümle sonuçlanmaktadır.
Sıvı
Tüketimi
Günde 8-10 bardak
sıvı tüketimi sporcu olmayan kişiler için yeterli olmasına karşın sporcular
için bu miktar yetersizdir. Pratik olarak, her 1000 kkal için 1 litre sıvı
tüketmek en doğru kuraldır. Örneğin günde 4000-5000 kkal harcanıyorsa 4-5 litre
sıvı tüketimine gereksinim duyulmaktadır. Aktif olmayan, 1500 kkal/gün harcayan
kişiler ise 1,5 litre sıvıya gereksinim duymaktadır. Yeterli sıvı alımı,
egzersiz sırasında normal ısı düzenleyici fonksiyonların sürdürülmesi için
gereklidir.
Vücuttaki
Sıvı
Yaklaşık bir
kilogram vücut kütlesindeki oranı 600 ml olan toplam vücut suyunun, 2/3’lük
kısmı hücre içi bölümde (400 ml/kg), 1/3’lük kısmı ise hücre dışı bölümde yer
alır (200 ml/kg). Ayrıca hücre dışı sıvının % 75’lik kısmı (150 ml/kg) dokular
arasında, %25’lik kısmı ise plazma bulunur (50 ml/kg). Bununla birlikte,
yaşamsal fonksiyonların yerine getirilebilmesi için vücutta, hücre içi ve hücre
dışı sıvının dengede olması önemlidir. Bu dengeyi elektrolit adı verilen hücre
içindeki potasyum ve hücre dışındaki sodyum ile diğer bazı mineral ve
proteinler sağlar.
Elektrolitler
vücut sıvılarında bulunan elektrik yüklü iyonlardır. İyonlar sinir iletilerinin
taşınması, kas kasılması, suyun ve diğer maddelerin hücre içi ve dışına akışı
için gerekli olan uyarıların oluşmasında rol alırlar. Normal vücut işlevinin
birçoğu bu maddelere bağlıdır. İnsan vücudunda kusma, anlamlı derecede
elektrolit kaybına neden olsa da, esas elektrolit kaybının meydana geldiği
yollar idrar, dışkı ve terdir
Dehidratasyon
Vücut (su)
sıvı hacminin azalmasıdır. Vücutta sıvı kaybı ile beraber kan hacmi azalır.
Azalan kan hacmi ile ihtiyaçlarını karşılamak isteyen vücut kalp atış hızını
arttırır, periferik (dış) organlara ve dokulara kan akımını azaltarak daha vital
organlara kan akımını yönlendirir.
Deri ve daha
dış dokulara giden kan miktarının azalması ile birlikte vücutta oluşan ısıyı
atmak için kullanılan ana yollardan biri kapanmış olur. Bu nedenle vücut ısısı
hızlı bir şekilde artmaya başlar. Devam eden süreçte sıvı kaybı devam eder ve
volüm açığı tamamlanamaz ise kalp atışı yavaşlar, yorgunluk ciddi bir şekilde
hissedilmeye başlar.
Dehidratasyon
Sonucu
• Kas gücünde
kayıplar,
• Performansta
kayıplar,
• Kan
volümünde azalma,
• Kalp
fonksiyonlarında düşme,
• Azalan
miktarda oksijen kullanımı,
• Vücut
ısısını düzenleyen (termoregülasyon) mekanizmasında bozukluk,
• Böbreklerde
kan akımında azalma,
• Elektrolit
kaybında artış,
• Karaciğerde
bulunan glikoz depolarının dengesinin bozulması gibi olaylar meydana gelir.
Sıvı
Kaybı
İnsan
vücudundaki normal koşullarda ortalama günlük deri yoluyla 500 ml, akciğerlerle
400 ml, idrarla 1500 ml ve bağırsaklar yoluyla da 200 ml sıvı kaybedilir. Vücuda
alınan suyun yaklaşık 1300 ml’si sıvı, 1000 ml’si besin ve 300 ml’si metabolik
tepkimeler sonucu karşılanır.
Günlük sıvı
gereksinimi ılıman iklim de yaşayan sedanter ve aktif bir yaşam süren kişilerde
2-4 litre arasındadır, sıcak iklimlerde yaşayan kişilerde bu rakam 8-16 litreye
kadar çıkmaktadır. Bu miktarlar iklim ve çalışma koşulları, hastalıklar,
diyetin bileşimi ve vücudun hormon dengesine göre değişme gösterir.
Sıcak çevre
koşullarında yapılan yoğun egzersiz süresince ısı kaybının birincil yolunu cilt
üstünde biriken ter tabakasının buharlaşması oluşturur. Ter suyun yanında
elektrolitte içerdiğinden, ter kaybına bağlı olarak hem sıvı hem de elektrolit
kaybı meydana gelmektedir. Terleme sonrası vücutta kaybedilen bu iki
bileşeninin uygun şekilde yerine konulmaması, sıvı ve elektrolit dengesinin
bozulmasına neden olmaktadır. Vücutta elektrolit dengesinin bozulması
hipernatremi veya hiponatremiye yol açmaktadır. Bu durum, bireylerin egzersiz
performansı ve sağlığını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Terle
kaybedilen temel elektrolitler sodyum, klor ve potasyumdur. Zamanla antrene
olan ve sıcak çevre koşullarına uyum sağlayan bir sporcuda, fizyolojik uyum
mekanizmaları ağır egzersiz periyotları süresince idrar ve terdeki elektrolit
kayıplarını düşürür. Böylece antrene olmuş bir sporcunun teri, antrene olmamış
bir sporcunun terine oranla daha az elektrolit içermektedir.
Sıvı
Kaybı Ve Performans
Vücutta
oluşan sıvı kaybı beraberinde organizmada şu değişimleri meydana getirmektedir:
• Toplam
plazma hacminde düşme,
• Vücut iç
ısısında artış (rektal ısı),
• Kalp atım
hızında artış,
• Kalp dakika
volümünde azalma.
Uzun süreli
egzersiz sonucu oluşan sıvı kaybı ile birlikte plazma da kaybedilmekte,
dolayısıyla kan basıncı düşmekte, kas ve deriye kan akışı azalmaktadır. Deri
kan akımındaki azalma, egzersizle birlikte artan iç sıcaklığın dış ortama
iletilmesini engellemektedir. Oluşan bu fizyolojik döngü beraberinde egzersiz
performansının azalmasına yol açabilmektedir.
Çevre
ısısının artmasıyla beraber, vücuttan sıvı kaybının artması performansı olumsuz
etkiler. Serin çevre şartlarında oluşan dehidrasyonun daha sıcak çevre
şartlarında oluşan dehidrasyona göre daha kolay tolere edilebildiği ve
performans üzerine daha az olumsuz etkiye neden olduğunu göstermektedir. Örneğin
20ºC’lik iklim sıcaklığındaki enerji harcaması için gereken sıvı miktarı, 40
ºC’lik çok sıcak bir havada 3 misline çıkabilir. Hava sıcaklığının yanında; nem
oranı, rüzgâr hızı, güneş ışınları gibi çevresel faktörlerde vücut ter kaybı
miktarını değiştirebilir.
Kaybedilen
Sıvının Yerine Konması
Egzersiz
sırasında sıvı kaybının oluşturacağı etkinin en aza indirilebilmesi için
egzersiz öncesinde, sonrasında sıvı alımını iyi programlamak gerekir.
Amaç:
• Egzersize
hidrate başlatmak
• Egzersiz
esnasında oluşabilecek dehidrasyonu engellemek
• Bir sonraki
antrenman öncesinde rehidrasyonu sağlamaktır
Amerikan
Spor Hekimliği Koleji (ACSM), egzersizden önceki 2 saatte en az 500 ml
sıvı tüketiminin optimal hidrasyonun sağlanması için gereken sıvıyı sağladığını
ve idrar yoluyla fazla sıvının dışarı atılımına fırsat verdiğini
belirtmektedir.
- Egzersizden
4 saat önce: 5-7 ml/kg su veya sporcu içeceği
- Egzersizden
2 saat önce: 3-5 ml/kg serin su veya sporcu içeceği
- Egzersiz
esnasında : 15-20 dk da bir 125-250 ml serin su veya sporcu içeceği veya
400-800 ml/sa
- Egzersiz
sonrasında: 450-675 ml/lb ter kabı veya 1 L/kg (kaybedilen) önermektedir.
Sporcular
susama hissi ortaya çıkmadan önce sıvı almaya başlamalı ve düzenli aralıklarla
sıvı almaya devam etmelidirler. Sıvı alımında tüketilen sıvının mideden
boşalması yanında bağırsak emilim hızı da dikkate alınmalıdır. Alınan sıvının
miktarı, sıcaklığı, çevresel stres, sıvının niteliği (osmolalitesi ve kalori
içeriği) ve egzersizin şiddeti sıvının mideden boşalması yanında ince bağırsak
emilim hızını da belirleyen en önemli faktörlerdir.
Vücuda
alınan sıvıdaki glikoz konsantrasyonunun % 8’den daha fazla olması durumunda
mideden sıvının boşalma hızı göreceli olarak yavaşlamaktadır. Bundan dolayı
mide boşalımını hızlandırabilmek için alınan sıvıda özellikle % 4–8 oranında
karbonhidrat bulunması midede daha fazla miktarda sıvının tolere edilebilmesini
sağlar. Egzersiz sonrası rehidrasyon (sıvı alımı) sürecini etkileyen başlıca
faktörler tüketilen sıvının bileşimi ve miktarıdır. Tüketilen sıvı, içeceğin
lezzeti ve onun susama mekanizması üzerindeki etkilerini etkileyen çok sayıda
değişken vardır.
Sıvı
kaybının en aza indirilmesi ve eksilen glikojen depolarının yenilenmesi birçok
vücut işlevinin yerine getirilmesi açısından önemlidir. Sadece saf su tüketimi
osmolalitiyi düşürür; bu durum sıvı alımının sürdürülmesini sınırlandırır ve
idrar çıkışını hafifçe yükseltir.
Vücutta
elektrolitlerin yerine konmasının, özellikle sodyumun, sıvının vücutta
tutulması ve bunun sonucunda da sıvı dengesinin sağlanmasında en etkin yoldur. Bu
nedenle, antrenman sonrası, toparlanma içeceğinin sodyum ilavesiyle yaklaşık 50
mmol/L düzeyinde olmasının vücutta sıvının maksimum düzeyde tutulumunda
etkilidir. Egzersiz sonrası vücutta sıvının yerine konmasının ayarlanmasında,
toparlanma periyodu süresince özellikle idrar kayıplarından dolayı sıvı
kaybının devam etmesi dikkate alınmalıdır.
Gelişen
teknoloji ile birlikte vücudun hidrasyon düzeyinin doğru değerlendirilmesi için
laboratuvar ve saha tekniklerinden oluşan birçok yöntem geliştirilmiştir. Vücut
ağırlığındaki değişimlerin, idrar ve kan parametreleriyle beraber izlenmesi,
bununla birlikte tükürük osmolalitesinin ölçülmesi de kullanılan yöntemler
arasında sayılmaktadır.
0 Yorumlar